top of page

ETNOGRAFYA MÜZESİ

Güncelleme tarihi: 5 Haz 2023

Tarihi yapılar çalışmalarında, Ankara'nın her zaman var olan, her zaman kendini göstermek için asla gösterişe girmeyen Cumhuriyet dönemi yapılarından Etnografya müzesi her zaman kendine has mimarisi ve tasarımı ile vardı. Var olmaya da devam ediyor. Önemli olan neresinden baktığımız değil nasıl bir mimari ile işlevini anlamak.


Mimari yapıların hepsinin bir hikayesi olduğu gibi amaçları da vardır. Var olmaya da devam edecektir. Araştırmalarımı her zaman bir yapının topluma veya bölgeye olan etkisine bakarak inceleme yapmayı severim. Başka bir düşünce ile baktığımızda o, kente kattığı değerlerinin ne olduğunu anlamak isterim. Toplum olarak çok fazla müze kültürümüz olmasa da en azından yaşayan yapılarında tarih ile kendilerinin bir müze olduğunu hatta şehre bir kimlik dahi verdiğini bilmemiz yeterlidir.


Bu bağlamda konuları ele alırken yapıların yaşamlarını ilerletebilmesi için doğru bir bakış açısı ile onların yaşamlarını şekillendiren var olduklarını unutmadan aslında kendilerine has kimlikleri ve isimleri olduğunu unutmamalıyız. İsminin bile her zaman bize anlattığı fikirleri ve bakışları vardır.

ETNOGRAFYA NE DEMEK?


Ben bu çalışmada Etnografya müzesini konu alırken biraz daha derinlere inmek manasının yanında önemini ve neden bu ismi mekanı seçtiğini mimarının neden bu isim ile çalışma yaptığını anlamak ve anlatmak istiyorum.


Etnografya Etnografya kelimesi Yunanca kelime kökenlerinden ortaya çıkan, cins ve topluluk manasına gelen ethnos ile yazma, çizme anlamına gelen grapho kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.

Bu kelimelerin daha da derinlerine indiğimizde göreceğiz ki kavimler ile karşılaştırma yaparak inceleyen onların kültür oluşumlarını karşılaştıran, bir bakıma kültürün içerisinde kendine yer bulmayı hedeflemiş bir bilimin ismi olarak karşımıza çıkıyor.

Yani insanın toplumsal varlığının, var olmasının niteliksel ve niceliksel olarak incelendiği bir alan olmuş oluyor. Bu incelemeleri yaparken alanı ön plana çıkarak incelemelerini yapar.

Bura da insanlar sömürge ve sömürgecilik dönemlerinden sonra kendi dünyalarına toplumlarına köy ve kırsal yaşamlarına döndüler, bu dönüşüm ile kırsal ve köy alanlarını etnograflar öncülüğünde incelemeye başladılar. Bu inceleme küçük yapıda olan sosyal grupların yaşamlarını akrabalık ilişkileri açısından ele alırken bir yandan da, ekonomi, siyaset, dil, vb. alanları eksiksiz bir biçimde ve yerinde inceleyerek ele aldılar. Bu bilimin asıl çıkış ismi de bundan dolayı Etnografya olmuş oldu.


Mimari Olarak Etnografya Müzesi

Mimari metinler ve yapılar incelendiğinde, başında da sizlere söylediğim yapının yaşamı, hikayesi, yola çıkış nedeni, her zaman bir nedeni olmuştur. Bu nedenlerin başında gelen en önemli etkende coğrafya ve yaşamlar-toplum, işte bu noktada Etnografya müzesinin mimarisi, düşüncesi, yola çıkışı bununla başlıyor. Bir müze gezmeden veya ziyaret etmeden önce bu etkileri mutlaka birlikte değerlendirip incelemeli anlatmalı ve ayrıştırmalıyız.


Bir yapının mimari şudur, şu malzemeler kullanılmış ve şu teknikler ile yapılmış demek sadece o yapıyı özetlemez önemli olan bu özetin çıkış noktasının ne olduğunu bilmektir. Ardından zaten yapının mesleki anlamda özellikleri karşımıza çıkar.


Yapı mimari anlamda müze olarak yapılmasına karar verilen ilk mimari yapı olarak karşımıza çıkıyor, dönemin en önemli mimarlarından olan Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından yapılmıştır.


Bina dikdörtgen planlı olacak şekilde planlanmıştır, açık bir avlusu mevcuttur ve dört eyvan şemalı ana giriş eyvan üzeri kubbeli şeklinde bir planı karşımıza çıkar.

Yapının taş duvarları Küfeki taşından yapılmıştır. Alın kısımları mermerden yapılmış olup oyma işçiliğinin özelliklerini görürüz.


Etnografya Müzesi

Binaya ulaşmak için 28 basamaktan yapılmış, bir merdivenden çıkmak gerekir, kapıdan girilince karşımıza kubbenin altına yapılmış bir hol çıkar, ilk yapımında burada karşımıza bir havuz çıkar fakat, Atatürkün vefatı ile bu havuz dışarıya alınmıştır.

Bahçesinde İtalyan sanatçı Pietro Canonica yaptırılmış bir Brozdan bir Atatürk heykeli durmaktadır.


Yapı Anadolu da yapılmış bir çok mimari özellikleri barından bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Bu özellikleri ile kentin aslında çok fazla yapısı olmamasına karşın kentin ve dönemin değerleri de dikkate alınarak yapılmış bir mimarisi olduğunu gösterir.

Bir önemli hususa dikkat çekmek isterim Türk mimarisi veya coğrafyasında en çok kullanılan dört eyvanlı plan şeması bu binada da açık avlulu şekli karşımıza çıkıyor. Sivri kemerler, mukarnaslı sütun başlıkları, taç kapı özelliğinde ki giriş, cephede simetrik uygulamalar ve çatı alınlığında kullanılan dendanlı süslemeler ile selçuklu mimarisi özelliklerini tamamen görmüş oluyoruz. Selçuk mimarisinin yanında aynı zaman da Osmanlı dönemi özelliklerini de içerisinde barındıran bir yapı, Eyvanlı planlı şeması, giriş üzerinin kubbe ile kapanması ve kubbeler içinde kalem işi süslemelerin olması bizleri aslında geçmişin mimari özelliklerini taşıyan Anadolu mimari anlayışına bakış açısı kazandıran teknikleri ile yapıların özelliklerini görmüş oluyoruz.


Ben bir yapının araştırılırken yine tekrarlamış olayım, öyküsü varsa tabi, yaşanmışlıkları ve amacının düşüncesi ile ele alınarak analizinin ve mimari mantığının incelenerek düşünülmesi anlatılması ve anlaşılması taraftarıyım.

Etnografya Müzesi
Etnografya Müzesi

8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page